Bas gitarla ilişkimizin hazin bir hikayesidir, bir çeşit kavuşamayan çiftler gibi ya da kısa süre kavuşup ayrılan ama buluşamayan Leyla ile Mecnun gibi...
Efendim, hikaye çocukluk zamanında başlar, uzun saçlı gençlerin meylettiği, 6 telli enstrümanın yanında , tok sesiyle bateriye eşlik eden uzun saplı güzele.... Aile baskısı ile müziğe piano/org ile istemeyerek adım attım, bir daha da o tuşlu dikdörtgenlerden hazzetmedim, aklım hep 4 telli güzellikteydi. Askerden döndükten sonra ilk işim bşr bas gitar ve amfi almak oldu. O esmerin kıvrımlarını ilk gördüğümde aşık olmuştum, mutlaka o kıvrımlara sarılmalı ve tınısını duymalydım. Gell zaman, git zaman uğraşmama rağmen az buçuk çalmayı başardım, daha sonra ders alarak iyiden iyiye çalabilmeyi başardım. DRi'lar , compressor'ler iyiden iyiye aradığım sesi bulmuştum . Heyhat araya giren akitler, vaatler ve sorumluluklar arasında , esmer güzellik de rafa kaldırıldı. Arada bşr tınlatsam da yeteri kadar vaktim olmadı.
Kısa süre önce gerçekleşen taşınma sürecimde, kocaman amfiyi kaybettim. Esmer güzellik tamamen sessizliğe büründü...
Evet dostlar, bu hikayenin hazin sonu böyledir. Dağ dağa kavuşur, insan bas gitarına kavuşamaz