hiç birşey demeden o kadar çok şey diyen dizidir ki...
şuursuzca güldürürken, birden At tepmiş gibi canımızı yakan yegane dizidir.
canımız ciğerimizdir.
Çünkü mahallemizle, çayımızla, bakkalımızla, sevdamızla, müziğimizle, işsizimizle, hırsızımızla, annemiz babamızla, leylamız ve mecnunumuzla bizi anlatıyor. herşeyiyle o kadar otantik ki sırıtmıyor.
büyüdüğümüz çevreye mahalleye köye nasılda sıkışmışız...
neden oralarda kaldık bekledik. neden vakti zamanında gitmedik diye sorgulatmaz
gidilecek bir yer olmadığını biliyoruzdur.
yaşamımız boyunca sıkışmışlığımızı, aşklarımızı, yaptıklarımızı ve yapamadıklarımızı içimizi sızlata sızlata gösterir bize.
bir yandan da onca yokluk, çaresizlik, sıkışmışlık içindeyken hayatımızın güzel olduğu günleri de anlatır.
hayatta çoğumuzun yaptığı şeyde bunlardan öte birşey değil bence.
sırça köşklerde, fildişi saraylarda yaşamadıysak tabi.
benim dizide en sevdiğim karakter yavuz abiydi.
çalışır, çabalar, koşturur, didinir, dayak yer ama aşkına karşılık bulamaz.
aşkı için herşeyi yapar, o kadar düşünceli o kadar kibardır ki...
tam buldum derken terkedilir.
ardından yine sever yine koşturur. bıkmaz.
neden sevmedin beni eylül der.
sonra sevilir. o kadar çok sevilir ki.
sonra yine terkedilir...
yaşama ısrarla tutunmaya çalışan birisi yavuz abi.
Dizi saçma sapan bir nedenle yayından kaldırıldı.
umarım bir gün bir aydınlanma yaşarız herkesin birbirini dinlediği, anladığı, değer verdiği günleri görürüz.
umarım bir gün birileri, gücün kendi içindeki cevherin marifeti değilde, halkın tevazusu olarak verildiğini anlar.