Başıma birşey gelmeyecekse beğendiğim film.
İzledikten sonra ben biraz bakınırım sağa sola. filmi eleştirenler var böyle kadro var elinde kullanamamışlar diyende var. oyuncu bazında beğenmeyenler de var. Oyuncu yönetmenin istediğini yapar, bazan karakteri kendisi oluşturur ve kendinden birşeyler katar bu film yapısına göre değişir yani.
Kadroya bak oyunculuklara bak denecek bir olay değil tamda böyle olması istenmiş.
Filmin temposuna ve ritmine göre böyle olmalı yani başka türlü olmazdı.
Senaryoyu eleştirenler var yine yanlış düşünce malesef bu bir kahramanın yolculuğu tadında bir film değil. Yani akış bozulmuyor kahraman verilen görevi reddedip sonra bir yolculuğa çıkıp karakter değişimi dünyayı algılaması vs. değişip tekrar aynı noktaya dönmüyor. Kahraman ile çok fazla bağ kuracak ciddi bir aks yok gibi görünüyor olsa da film senaryo mantığına uyuyor.
Film alışageldik senaryo şeklinde değil ama temposu ağır ritmi çok yerinde olmuş. Hayat gibi biraz asenkron gidişata sahip.
Film komedi değil yani beklentileri bulamayınca film komik değil yhaa eleştirileri gelmiş.
Film yer yer absürtlük, kara mizah ve bir kısım noir sineması özelliklerini taşıyor. Filmde anlatılan şeyler kör göze parmak misali anlatılmamış.
Seyirci olarak bizimde bazı eksiklerimiz var gibi filmleri tek bir kategoride zannetmek huyumuz var. Bu türk sinemasının kaçış noktası bence.Seyirciyi bekletme hemen espriyi yap hemen düşür hemen tokadı yapıştır hemen osur ki filmin ritmi ve temposu böyle sağlanmış olsun diye bir zihniyet gelişti. Oysa 2000 öncesi çekilen nadir filmlere baktığımızda böyle değil. Örn.Muhsin Bey.
Filmde olanları anlamaya gerek görmeden hemen güldürsün istiyoruz bunu bekliyoruz. Pavlovun köpeği gibi şartlanmışız. Çünkü tutan formülden kimse vazgeçmemiş. Cem Yılmazın karakomiklerinde olduğu gibi. Ben çok başarılı bulmuştum.
Filmde farkettiğim belki yanıldığım birkaç nokta var. Masumiyetteki zagora gönderme var ve Uğur rolündeki (vildan) atasevere benzettim.
Zaten vildan karakteri de şu anki haline oldukça benzetilmiş gibi belki bana öyle geldi. Haluk bilginerin aşık olduğu kadın. Bu filmde de yine aşık oluyor masumane bir şekilde. Fakat bir şekilde yine ölüyor

Vildan karakterini ilk kez gördüm ben tanımadığım bir oyuncu yalnız tam bir milfmiş kendisi. Saygılar
Diğer konu ise Vavien filmi. Aynı ekipten çıkmış zaten bilindiği gibi. Karısını öldüre(meyen) adam

azizlerde de karısını öldüren adam yine. Ölen yine ailesi için çırpınan aynı kadın.
Bahsi geçen üç film üç ayrı bakış açısından üç ayrı tür olarak toplumsal sorunlar diye kestirip atamayacağımız biraz açıklamayı gerektiren benzer şeyleri anlatıyor.
Eşiyle oğluyla ailesiyle iletişim kuramamış insanları görüyoruz. Bu filmde de bir kaçış var. Vaviende olduğu gibi ailesinden sorunlarından kaçan bir adam var yine. Masumiyette de bir kaçış vardı. Kaçtığımız kendimiziz galiba. Olmasından korktuklarımız veya başarısız olmaktan korkmakta olabilir. Kolay olana kaçıyoruz gibi ama bu birikiyor birikiyor ve yüzleşemeyeceğimiz bir sorun haline geliyor.
Kaç defa aziz kız arkadaşını kafede gördü ve yanına gidemedi. Gittiğinde ise yine duramadı ve kaçtı.
Filmin sonu güzel olmuş sonunda Vavien deki gibi eşini ailesini buldu gibi olsa da bu iki filmde de temelli bir çözüm oldu gibi görünmüyor.
Sağlık olsun önemli olan bu deniyor

Bir filmde verilmeye çalışan en absürt mesaj bu olurdu sanırım
Vavien köyde geçerken bu film şehri şehir insanının sorunlarını ve farklı bir zamanı anlatıyor fakat görüldüğü gibi pek değişen bir şey yok.
İlgisiz aile yine bir denyo ortaya çıkarmış. Tablet verin lan bana kitapmı kaldı diyor çocuk. Yani tek cümleyle sosyal medyada boğulan annesi ve babası tarafından bir tablete hapsedilmiş çocuk modeli ve bu çocuk denyo olmuş çünkü internette kimlerle arkadaşlık ettiği bilinmiyor ve günümüz popülerizminin esiri olmuş gibi duruyor. Diğer yandan çocuk yapıp ondan sonra ne yapılması gerektiğinden bir haber oluşumuzu bize gösteriyor. Evde gücün kimde olduğu ortada hayvan gibi barfiks çeken oğlan çocuğu

şahsi görüşüm çocuk oyuncu iyi oynayamamış o hali o tavrı bana geçmedi.
Denyo olayı vaviende celalin abisi cemalde de vardı köy de de şehirde de denyolar bitmiyor.
Bir türk toplumunda tek erkek çocuk olarak büyütüldüyseniz celal/aziz gibi başarısız güvensiz eksik olduğunuzu görürsünüz veya cemal caner gibi bir denyo olduğunuzu görürsünüz. Ya da ikisi arasında bir yer işte.
Her iki filmde de karakterlerle bağ kurmak biraz zor aslında kendimizle veya alışık olduğumuz sıradan birileri ve sorunları adlı başlıkta toplandığı için bağ kurmakta pek istemiyoruz gibi. Yaşadığımız hayatları kabul edemiyoruz ve kaçıyoruz bunlarıda görmek istemiyoruz.
Binnur kaya her iki filmde de ölen öldürülen kadın rolünde ve yine evini ailesini düşünen halıya dökülen yumurtayı tabağı ziyarete gelen vildana kurabiye ikramını vs. yine kendini değil ailesini düşünen bir kadın portresi çiziyor.
Erbil biraz zorlama olacak gibi ama azizin kendisi gibi geldi, filmde birkaç zaman örgüsü hayal gerçek iç içe geçiyor.
Alp ve cevdet rolündeki arkadaşların olaylarına gelirsek. Alp bir sahte yalan bir dünya yaşıyor ve yamulmuyorsam azize kesik gibi duruyor. Başka yorumlarda ölecek olan kişinin aslında Erbil ile Aziz aynı kişi olduğu için Alp ona acıyor ve iyi davranıyor şeklinde yorumlar yapılmış ama bana doğru gelmedi. Sürekli kız çağırırız ikimiz takılalım şeklindeki şımarık zengin bebesi tavırları bu teoriye uymuyor gibi geldi. Daha çok erkeğim ben bak totoş değilim demeye getirme çabaları var. Nihayetinde Alp yalnız ve mutsuz birisi ve anlık şeylerle ve parayla işin olacağını düşünüyor ama öyle değil. Cevdete gelince suskun sıradan bir iş arkadaşı rolünde ve kendisi tam bir öküz. Cevdet aslında Azizin hayali karakteri diyenler olmuş bence değil. Cevdet tek başına yaşayan kimseyi önemsemeyen herkesin etrafında olan sıradan bir iş arkadaşı karakteri. Kendini kimseyle yakın tutmak istemeyen samimi ve arkadaşça bir cümlesi olmayan birisi.
Erbil Azizin kendine söylediği aforizmaları gibi. Zamanın ötesinden gelen birisi gibi. Belki her ikiside farklı zamanların aynı kişisidirler.